17 Aralık 2014 Çarşamba

15. aydan kareler


Ben tam bir emekleme canavarı çıktım. Koşar gibi emeklemeyi,
emeklerken kollarımı kabadayı kabadayı atıp bir yandan da kafamı sallamayı çok seviyorum.
Elimden bir tutan olmasa hiiçç yürüyeceğim yok :)
Evde birinin canı sıkılsa hoopp ben eğlence kaynağı oluyorum, anlamadım ki bu işi :)
Parkları çok seviyorum. Salıncak güzel ama benim gözüm her zaman o dolambaçlı taraflarda.
Veee tabiki kaydırağı tersten çıkmaya çalışmak, tam benlik!
Bu ne güneşi tam bilemedim ama olsa olsa akşam güneşidir herhalde
çünkü annem babam beni sürekli güzel kızım diye seviyor :)
Ve bir Kuğulu Park selfiesi
(bu kelime de bakalım bi 10-20 yıl sonra hala dilimizde olacak mı,
yoksa "Anneee bu ne demek mi?" diyeceksin Ela :)
Kuğulu Parkta bir minik ayıcık!
Eller, kaşıklar, çatallar artık Allah ne verdiyse yemeğime dalmaya bayılıyorum :)
Kendi sofra adabımı da kendim yarattım, mesela 10 parmak çorbaya, yoğurda daldığım çok olmuştur.
Ve ve ve işte ben bu gülüşümle kalpleri fethetmeyi çok iyi biliyorum :)
Ama bazen de öyle bir kaş çatarım ki o zaman karşımdakinin vay haline.
Gerçi şimdiye kadar da tam olarak istediğim etkiyi yaratamadım,
ben kaşlarımı çatıyorum onlar haline gülüyorlar.
Annemle çoookk gezdik biz bu sene.
Minik kankası oldum onun.
Aman Allahım ne mama sandalyesiymiş arkadaş ömrüm üzerinde geçti :)
Ve 15. ay doktor kontrolümüzden çıktık, oh be bi 3 ay daha rahatım.
Boyum 80.4 cm, kilom 10.2 kg.

10 Aralık 2014 Çarşamba

Hayatımın hangi dönemindeyim. . .

Elacım biliyorum bu aslında senin bloğun.
Hani bu aradaki aylar, hani benim yeni fotolarım dediğini duyar gibiyim.
Ama yok, içimden aniden bloğumuza "hayatımın hangi dönemindeyim" yazmak geldi.
Bu lafın altını doldurmak, doldururken düşünmek, biraz duygusala bağlamak geldi içimden.
Yıllar sonra sen değil de ben bu bloğu okuduğumda hayatımın hangi dönemindeyim onu görmek istiyorum belki de.
Sen nasılsa duygularının içinde olduğu çokça günlük tutacaksın, hele bi de bana çektiysen :)
O duyguları yıllar sonra okumak ne kadar da güzel sen de göreceksin.

Hiçbir zaman çok mutsuz, karamsar bir insan olmadım.
Günümün içinde güldüğüm anlar, modumun düşük olduğu anlardan genelde ağır basar.
Ama bazı zamanlar yaşadığımı düşündüğüm zorluklardan ya da olumsuz anlardan çıkmam biraz zaman alır, o anları hiç yaşamamış olmayı tercih eder, önümdeki seçenekleri her zaman tam olarak göremediğimi düşünürdüm.
Hayatımın bu döneminde sanırım yaşadığımı düşündüğüm zorlukların azaldığını görüyorum.
Önceden zorluk olarak görebileceğim durumların artık beni o kadar da telaşlandırmadığını, kaygılandırmadığını görüyorum.
Ya da belki de durumlar karşısında alternatif çözümler üretebileceğimi hissettiğimden kendimi çok karamsar hissetmemeye yönlendiriyorum.

Bebekli, çocuklu yaşam demek bir sürü bilinmeyenle dolu bir gün demek.
Belli bir rutin içinde karşılaştığın çeşitli durumları herkes için (anne, baba, bebek) en huzurlu şekilde çözebilecek becerileri geliştirmek demek.
Bir durumla karşılaştığında soğukkanlılığını koruyabilmek için çaba sarf etmek demek.
Mutlu olmayı ve mutlu etmeyi hayatının merkezine koymak demek.
Aslında hayatla etkileşimini arttırmak demek.
Kendini o ana teslim etmek, anın içinde kalmaya kendini zorlamaya çalışmak demek.
Ve aslında bunların hepsi de benim hayatım için güzel şeyler demek.
Bunlar hayatın bir çok alanında kendini geliştirmeye çalışmak demek.

Her şeyin her zaman benim istediğim gibi gelişemeyeceğini artık kabul etmeliyim.
Bence bunu yapabilecek kadar büyüdüm.
Ama aslında bunun o kadar da kötü bi şey olmadığını öğrenecek kadar da büyüdüm.
Her durumda herkesin -ki bu 15 aylık bi bıdık da olabilir- kendi fikri, yapmak istediği var.
Buna saygı duymak, gerektiğnde alternatifler üretecek yaratıcılığa sahip olmak gerekiyor.
Böyle durumlar karşısında durup bi düşünmek, iş kontrolden çıktı telaşına kapılmamak gerekiyor.
Bir şeyler ters gidiyor gibi geliyorsa bu tersliğin içinde bir çözüm arayışında olmak gerekiyor.

1 ay sonra işe başlayacak biri var aslında şu an burada.
Bu lafların bir çoğu da belki iş hayatına.
Bu 15 ayda Elanın bana öğrettiklerinin binde biri bunlar da.
Ama gerçekten bu 15 ayın beni çok büyüttüğünü bir o kadar da çocuklaştırdığını görebiliyorum.
Büyüyorum, büyüdüğümü zannediyorum sonra da bir bakıyorumki aslında ne kadar da çocuğum.
Hayatın içinde hepsinden biraz olduğunu görebiliyorum.
Mutluluk, mutsuzluk, heyecan, sıkkınlık, heves, bıkkınlık, azim, tembellik ve daha bir çok duygunun hepsinden var hayatın içinde ve aslında herkesin hayatında.
Bir bebeği hayatına almak demek bütün bu duyguları hayatına almak demek.
Bütün bu duyguları kabul etmek, onlarla barışmak demek.
Her duygunun içinde kendi işine yarayanı bulup çıkarmak demek.

Demek, demek, demek.. olmalıymış bu yazının konusu :)
Son bir cümle o zaman, kızıma gelsin buradan.
Sen demek 'evlat' demekmiş be Eloş.
Eskiden filmlerde ağız dolusu bi 'evladıııımmmm' dendiğinde içten içe güldüğüm şimdi ne demek olduğunu anladığım bi kelime.
Evladıııııımmmm, minik kuşum severim ben seni çok çok :)
Hehe rezil etme beni anne dediğini duyar gibiyim :)))