31 Aralık 2013 Salı

Yeni yıl yeni yıl yeni yıl herkese kutlu olsuuun

Yeni yıla saatler kaldı.
Biz bu yıl kızımızla birlikte evde olacağız. 
Televizyon programlarını izleyerek gireceğiz yeni yıla :)
Uzun zamandır böyle bir yılbaşı geçirmemiştim, değişik olacak :)


Bu yıl herkese çok güzel şeyler getirsin inşallah.

Her şeyden önce ve her zaman sağlık öncelikle.
Çünkü sağlık olmadı mı hiçbir şeyin tadı tuzu olmuyor.
Sonrasında mutluluk ve huzur veren şeyler peşpeşe sıralansın.
Başarı, para pul da olsun isteyene.
Aşk, sevgi zaten olmazsa olmaz.
Heyecan da olsun, ufak ufak sürprizler.
Kısacası 2014'te hep güzel şeyler olsun. 
Kötülükler herkesten uzak olsun . 
Olumsuzluklar hemen hallolup kaybolsun.

Herkesin yeni yılı kutlu olsuuuuunnn :)

30 Aralık 2013 Pazartesi



Kendimi bu aralar şanslı hissediyorum.
Ela'nın adım adım gelişimini kaçırmadığım için.
Sabah kalktığındaki o keyifli gülücüklerini doyasıya yaşayabildiğim için.

Günün ilk emzirmesini yatağımda yapıyorum.
Bu soğuk kış sabahlarında üzerimize yorgan çekili halde.
Karnının doyması sonrasında kendini keyifle geriye atıp etrafına bakınmasını dakikalarca izliyorum.
Bol bol gıdısından öpüyorum.
Hiç unutmayayım diye de anılarıma kaydetmeye çalışıyorum.

Elayla gün içinde paylaştığımız rutin bana çok keyif vermeye başladı.
Anlarımız huzur, mutluluk dolu.
Masum hareketleri o kadar içimi ısıtıyor ki.

İlk günler böyle değildi ama.
Çünkü ilk günlerin rutini sanki daha çok temel ihtiyaçlar odaklıydı.
Ela beni, etrafında olan biteni daha tanımıyor, anlamıyordu.
Ne zamanki algısı arttı, beni tanımaya, etrafında olanlarla ilgilenmeye başladı işte o zaman benim günlerimin neşesi oldu.
Karşılıklı konuştuğumuz, birlikte kahkaha attığımız kankam oldu ;)
Gün içinde gören deli sanar herhalde.
Çıkardığım sesler, yaptığım hareketler görülmeye değer :)

Her gün birbirinin aynı olmuyor tabi.
Aslında annelik zor zanaat.
Sürekli kafan meşgul.
Gel-gitlerle dolusun.
Sorumluluk hissi hiç olmadığı kadar tavan yapmış halde.
Stres olmak an meselesi yani.
O yüzden arada bir durup derin bir nefes almak gerekiyor.
Her şeyi kontrol edemeyeceğini kendine hatırlatmak gerekiyor.
Hapsolmuşluk hissi geldiğinde daha rahat dışarıda gezebileceğimiz günlerin geleceğini, büyüdüğünde, genç bir kız olduğunda onunla daha fazla zaman geçirebilmek için binbir takla atacağımı hatırlamak gerekiyor :)
Dışarının sisi-pusu içimi baydığında bahara-yaza şunun şurasında birkaç aycık kaldığını hatırlamak gerekiyor.
Her şeyden önemlisi de sıkıntıların sadece gelip geçici sıkıntılar olduğunu hatırlamak gerekiyor.
Sağlıklıyız, birlikteyiz, çözülemeyecek hiçbir sorunumuz yok.
Çok şükür.
Zaten Elanın bir hareketi, bir gülüşü her zaman moralimi yükseltmeye yetiyor :)

26 Aralık 2013 Perşembe

Beklediğimiz fotolar nihayet elimize ulaştı :)
Doğum fotoğrafçısı Aydan Uçak tarafından doğumda, doğumdan birkaç saat sonra ve Ela 3 aylık olduğunda çekildi fotoğraflar.

Çok güzel bir anı oldu bence :) 








21 Aralık 2013 Cumartesi

İyi haftasonları


Yeni yıl kartları yazıldı, gönderilmeye hazır.
Ela kuzusu da uyutuldu, kalkınca öpmeye koklamaya hazır :)
Uykudan kalkınca fındık dışarı çıkıp arkadaşlarla buluşacağız.
8,5 kişilik rezervasyonumuz hazır :)
Şimdiyse kucağımda laptop, yanımda ipad, önümde TV biraz teknoloji karmaşası modundayım.
Ela uyudu ya her şeyi aynı anda yapasım var :)

Hava sisli-puslu, buz gibi de olsa sıcacık keyifli bir haftasonu herkese :)

19 Aralık 2013 Perşembe

Yeni bir yıla çok az kala

Yıllar çok çok çabuk geçiyor.
Bu yıl da göz açıp kapanıncaya kadar pır diye geçti gitti.
Yılın bitmesine kaldı şurada 2 haftacık bir süre.

Çok çok güzel bir yıl oldu 2013 bizim için.
2013'ün taaa ilk gününden itibaren biliyorduk bu yıl bizim için çok özel olacaktı.
Heyecan doluydu bu yıl.
İçim hep kıpır kıpırdı.
Küçüklüğümden beri öyledir zaten. Hevesle beklediğim bir şey varsa o şey gerçekleşene kadar kalbim ara ara hep pırpır eder :)

Bu yılın 3/4'ünü hamile olarak geçirdim :)
2013 = hamilelik desem yeridir yani :)
Çok sevdim ben hamileliği.
İçinde bir bebeğin büyüyor olması hissi hiçbir şeyle tarif edilemez.
Ama herhalde ondan da güzeli sağlıkla bebeğini kucağına almak.

Kızımızla tanışmamızdan sonra her şey o kadar farklıki.
Bu farklılık güzel anlamda bir farklılık.
Evliliği sevmiştim ben, Savaş'la çok çabuk adapte olmuştuk evli hayata.
Bebekli hayatı ise çok daha fazla sevdim.
Bebeksiz hayat belki çok daha rahattı. İstediğimiz zaman istediğimizi yapma özgürlüğümüz vardı.
Ama bebekli hayat bize, ilişkimize daha fazla anlam kattı.
Sağlam, sevgi dolu, huzurlu bir aile olabilmenin önemi daha bir anlam kazandı.

Ela'yla kuracağımız ilişkiye Savaş da ben de çok önem veriyoruz, her anne-baba gibi büyük emek harcıyoruz.
Elimizden geleni büyük bir sevgiyle yapmaya çalışıyoruz.
Güzel anların keyfini çıkarıyoruz.
Kriz anlarını yönetmeye çalışıyoruz.
Ela'ya beslediğimiz "duygu" o kadar büyük o kadar doluki.
Bu "duygu"da aşk var, sevgi var, emek var, merhamet var, hayranlık var, sabır var, özveri var, vicdan var, kaygı var, huzur var, mutluluk var, yetersizlik var, kıymet bilme var...
En çok da öpüp öpüp doyamama var :)

Artık zaman çok daha çabuk geçecek biliyorum.
Ela'nın 3. ayı, 6. ayı, 1. yaşı, 3. yaşı derken bir de bakacağızki yıllaaar geçmiş.
Zamanı her şeyi doya doya yaşayarak yavaşlatmaya çalışmak en güzeli sanırım.
2014 de her şeyi doya doya yapabildiğimiz bir yıl olur umarım herkes için :)
Doya doya yapabilmek derken tabi bebekli bir çiftin sınırları dahilinde.
Örneğin doya doya uyumak fikri herhalde başka bir bahara kaldı :)
İyi uykular herkese :)

11 Aralık 2013 Çarşamba

Ela'nın ilk kışı





Soğuklar geldi, biz de eve hapsolduk.
Evden bir bebekle çıkmak zaten zorken, bir de üstüne hava soğuk, yerler buz olunca iyice bir gözümde büyüyor bir yerlere gitmek.
Eskiden günde bir programla yetinmeyip üst üste programlar yaparken bugünlerde birkaç gün üst üste evde oturduğum bile oluyor.
Beklemediğim şekilde çok da sıkılmıyorum. 
Ela oyalıyor beni bolca sanırım. 
Zaten işe giderken kar yağdığında, o buz gibi soğuklarda keşke evde olsam diye düşündüğüm çok olurdu.. 
O yüzden şimdi bolca keyfini çıkarmam, ilerisi için depolamam lazım :) 
Gerçi bahar-yaz gelse, Ela biraz daha büyümüş olsa da kendimizi sokaklara, parklara, bahçelere atsak diye de pek hevesleniyorum.
Kıştansa yazı zaten tercih ederdim, çocuklu hayatta bu daha da pekişti.
Ne kaldıki şunun şurasında yaza. Sadece birkaç aycık :)

7 Aralık 2013 Cumartesi

Falımdan Ela çıktı ;)



Ela uyuduğunda kendime bir kahve yaptım.
Şöyle kendimle başbaşa içeyim diye.
Adetimdir, genelde kapatırım falı. Bakacak olsa da olmasa da.
Fal bakmaktan hiç anlamasam da bu sefer falımda çıkan çok belirgindi ve tam da bize uydu.
Havalanmış gibi duran bir anne ve kucağında bir bebek :)
Falım fallanmış mı ne :)

5 Aralık 2013 Perşembe

Neşeli Ayaklar

3. ayımızı doldururken eh bir zahmet bloğa bir şeyler yazayım dedim ;)
Ela da Savaş da uyuyor. Benim de uyumam yakındır. Bu aylar böyle walla, dinlenmem enerji depolamam lazım.

Aslında sıkça heveslendim bir şeyler yazmaya.
Ela'nın kimi hareketlerinde 'bak bunu da kesin bloğa koymalıyım' diyorum da bir türlü istediğim sıklıkta bir şeyler yazamıyorum.
Neyse, bu sefer başardım ya gerisi boş ;)

Günler geçtikçe her şey sanki biraz biraz daha rahatlıyor gibi. İlk bir iki ay zordu, gerçekten de büyük acemilik oluyor insanın üstünde. Naptığında napacağını kestirmek o kadar zor oluyorki.
Zamanla yavaş yavaş birbirine alışmaya başlıyorsun.
Önce hangi ağlamasının ne anlama geldiğini kestirmeyi öğrenmekle başlıyorsun.
Sonra kafanda birgünün nasıl geçeceğini planlıyorsun. Naparsam benim için daha rahat olur, onun için daha huzurlu olur diye kafa yormaya çalışıyorsun.
Ama tabi hiçbir zaman da iki artı iki dört etmiyor bebek bakımında. Her gün aslında yepyeni bir macera ;)

Ela kuzusu büyüyoor yaa, gerçekten de şu üç ayda geçirdiği değişim o kadar belirginki.
Doğduğunda minicikti. Şimdi de minik gibi gözükse de aslında artık 5 kiloyu geçmiş, annesinin belini-sırtını ağrıtmaya başlamış bir kuzucuk o.
Hele bir de gülmeye başladıki, tam yemelik.
Beni ve Savaşı da tanıyor artık. Bakışlarından, gülmesinden anlıyorsun.
Gözü sürekli ağzımızda. Biz dil çıkardığımızda o da çıkarmaya çalışıyor. Konuşmaya benzer sesler çıkarmaya çalışıyor biz konuştukça. Yakındır belirgin bir şekilde agulaması, kahkahalar atmaya başlaması.
Gün içinde zaten karşılıklı oturup muhabbet ediyoruz biz kızımla. O anakucağında, ben sehpanın üzerine tünemiş halde oohh sabah, öğle muhabbetlerimiz eksik olmuyor kızımla ;)


Günlerimiz evdeysek benzer bir rutinde geçiyor.
Genelde sabah 7-8 gibi kalkıyor Ela.
Sonrasında da gün içinde 3-4 tane kısalı uzunlu gündüz uykusu oluyor. Bu uykular 45 dk-2 saat arası oluyor, değişiyor gün içinde ve günler arasında.
Akşam da 8.00-9.00 arası bir saatte uyuyor genelde bugünlerde. Akşamları uyurken her zaman çok rahat olmuyor, bazen uyuyup uyanıyor ve tekrar uyutmak için biraz çaba sarf etmemiz gerekiyor (eee anne-babalar ne için var ;)).
Savaş vakitli gelirse güzelce yıkıyoruz kızımızı, suyu da pek sever oldu artık. O yıkanınca, kremlenince ooohh ben yıkanmış gibi rahatlıyorum walla :) Savaş yoksa da ben kremle masaj yapıyorum genelde. Yüzünde belli belirsiz bir tebessümle dikkatle gözümün içine bakıyor o anlarda.
Gece boyunca da 2-3 defa kalkıyor, emip uyuyor kuzucuk. O uyuyor da işte benim uykum kaçarsa pek fena oluyor ;)
Günlerin çooook çabuk geçtiğini, kızımızın bu minik, hiç gıkını çıkarmadan öpüp koklamamıza izin verdiği hallerinin göz açıp kapayıncaya kadar geçeceğini düşündükçe yorgunluk falan kalmıyor zaten. Daha fazla tadını çıkarmak için çaba harcamak kalıyor sadece.

Aaa bir de unutmadan rutin demişken, her gün babamız için bir fotoğraf çekip göndermezsek, akşam sitemli bir babayla karşılaşıyoruz :) Yukarıdaki fotoğraf da günlük çekilen fotoğrafların birkaçının kolajı. Eee haklı tabi, bütün gün anne yumulsun kızına öpsün koklasın, babaya da sadece akşam 1-2 saatçik bir şey kalsın :) Tabi o birkaç saatçik, enerjisinin son demini yaşayan yorgun, kimi zaman bezgin anne için de çok kıymetli. Ela kuzusunun eve gelen kurtarıcı babanın kucağına atılmasıyla annenin de az biraz nefes alması hakkı ama değil mi ya :)  

Geçtiğimiz cumartesi günü de doğum fotoğrafçısı geldi, bizi binbir halde çekti. Doğum ve doğum sonrası fotoğraflarfan albüm yapacak. Heyecanla fotoğrafları bekliyorum, özellikle de doğumdakileri. Bir kısmını burada da paylaşırım zaten ;)

Şimdilik kısa bir özet böyle.
İyi uykular!

18 Ekim 2013 Cuma

Evimize ELA doğdu :)

Kızımız 44 günlük oldu.
Biz de 44 günlük anne-baba.

Bir türlü yazamadım bloğa. Fırsat bulamadım önce, sonrasında da bulduğum fırsatlarda hep yapacak başka şeyler vardı ki yapacak aslında en önemli şeyim dinlenmekti.
Ama artık kısa da olsa bir şey yazmak için oturdum bilgisayar başına, daha fazla ertelemek istemedim.
Şimdi kızımın odasındayım, beşiğinde uyuyor fındığım. En sevdiğim bebek uyuma pozisyonunda şu an, eller kafasının iki yanında rahatça bırakılmış halde.

Yağmurlu bir Eylül sabahı 3.30'da aramıza katıldı miniğimiz.
Doktorumuzun söylediğine göre biraz zor bir doğummuş benimkisi, 2.812 gramlık bebeğimiz sanki 4 kiloluk bir bebek gibi doğmuş.
Ben doğumumuz için üç kişilik bir ekip çalışması diyorum (doktorumuzu ve hemşireleri saymazsak).
Savaş o kadar büyük bir destektiki bana o süreçte, tam tersi bir durum olsa ben ona o kadar destek olabilir miydim bilmiyorum. Bütün süreci benimle birlikte yaşadı, kızımıza kavuştuğumuzda benimle birlikte gözyaşı döktü. Bu süreçte tek başıma olmayı hiç istemezdim, birlikte adım adım yaşamak en doğrusuydu bence.
Kızımız da pek güçlüydü, kalp atışları sonuna kadar hiç düşmedi.
Yaklaşık 9.5 saatlik bir maratonun sonunda da kızımıza kavuştuk ;)
Mucizevi bir deneyim yaşadık aile olarak, şu ana kadar yaşadığım hiçbir şeyle kıyaslayamayacağım kadar zorlu ama bir o kadar da mucizevi bir deneyim.

Bitanecik kızımız günbegün büyüyor, onun gün gün gelişimini izlemek gerçekten olağanüstü.
Yavaş yavaş biz de alışıyoruz anne-babalığa.
Başlardaki zorlukları artık biraz daha rahat aşabiliyoruz gibi.
Emzirme, alt değiştirme, uyutma rutinine daha çok alıştım gibi.
Artık Ela da ilk günlere göre bizimle daha fazla iletişim kurmaya başladı. Ara ara gülmeye bile başladı bıdık.

Veee şimdi de uyandı ;)
Sanırım bugünlük bu kadar ;)
Görüşmek üzere. . .

3 Eylül 2013 Salı

41. Hafta


41. haftaya da dün itibariyle girmiş bulunuyoruz.
Kızımızın hala gelmeye hiç niyeti yok.
Cumartesi günkü son doktor randevumuzda doğuma dair herhangi bir belirti olmadığını söyledi doktor :( Oysa, en ufak bir hareketlilik beni çok umutlandıracaktı.
Artık son gün olarak Pazarı belirledi. Daha fazla beklemek riskli olur dedi. Yani kısmetse en geç 08.09.2013 tarihinde kızımıza kavuşacağız :)
O güne kadar da keşke kendiliğinden gelse, ne de güzel olur.
Uzuuun yürüyüşler kızımı doğum kanalına sokar mı acaba?
Bugün sabah kalktık Bahçeliye yürüdük, kahvaltı yaptık ve sonra geri yürüdük. Bir umut :)
Bolca hurma da yiyorum bugünlerde, yine bir umut :)
Bunlar hepsi işin şakası, kızımıza sağlıkla kavuşalım da nasıl olduğunun aslında hiçbir önemi yok.
 
Yeni haftayı artık kızımızla birlikte karşılayacağımızı düşünmek çok heyecan verici.
Yeni bir dönem başlıyor bizim için.
Kızımızla tanışmak için o kadar hevesliyiz ki, minik ayaklarını, ellerini öpüp koklamak şu an tek istediğimiz.
Diğer zorluklar, uykusuzluklar, ağrılar, sızılar hep ikinci planda.
Yaşadıkça aşarız adım adım.
Yaparız yaparız, güveniyorum ben bize :)
Yapamasak da olsun, elbet geçer nasılsa zor olan günler de bir şekilde.
En kötü biraz mızık mızık yaparım, moralsiz olurum, afallarım falan ama hepsi geçer zamanla.
İlk günler için kendime öğüdüm kendimden fazla bir şey beklememek aslında.
Asli görevlerimi yerine getirip (emzirmek, uyutmak, alt değiştirmek :)) bol bol uyuyacağım.
İnzivaya çekileceğiz bir süre.
Aslında gezmeyi sevdiğim gibi, böyle inziva zamanlarını da severim ben.
Her şeyi bir kenara bırakıp biraz kendine odaklanmak iyi gelir insana.
Kızımız da bizden bir parça olduğuna göre, ona odaklanmak da bir nevi kendine dönmek gibi olacak aslında.
İnsanı yeniler böyle zamanlar.
Başka bir "ben" çıkar içinden.
Hele ki böyle bir dönemde içimden başka bir "ben" çıkacağına hiç şüphe yok herhalde :)

25 Ağustos 2013 Pazar

40. hafta

Bir pazar günü evde keyif yapıyoruz.
Oturdum bir köşeye, bilgisayarı açtım, bir yandan da müzik dinliyorum.
Sertab Erener açtım önce, sonra daldan dala atlarım herhalde.
Sabahtan ise Sevgicanlarda güzel bir kahvaltı yaptık, üstüne de kahve keyfi ve tatlı muhabbet.

Kızımız içeride günlerini geçirmeye devam ederken biz de dışarıda günlerimizi benzer bir rutinde sürdürmeye devam ediyoruz.
Sanki kızımızın gelme günü yaklaştıkça bende aksi yönde bir düşünce oluşuyor. Daha varmış gibi düşünüyorum, oysa yarın bile bizimle olabilir artık.
Belki de bir savunma mekanizması olarak çok fazla düşünmemeye çalışıyorum.
Düşününce heyecanlanıyorum, belki biraz da kaygılanıyorum.
Bak şimdi yazarken bile biraz heyecanlandığımı hissediyorum :)

Görmediğimiz birini özlüyoruz bugünlerde.
Hayatımıza yeni katılacak minik kızımızı deli gibi merak ediyoruz ya.
Jasocan diyordu da, şimdi anlıyorum ne demek istediğini :)

Ama hiç öyle büyük laflarım yok kızımızla ilgili.
Geleceğiyle ilgili büyük büyük hedeflerim yok.

Mutlu olmasını bilmesi herhalde en çok isteyeceğim şey. Bütün duyguları yaşayacak tabiki de, hangimiz yaşamıyoruzki.
Ama nihayetinde kendi mutluluğu, huzuru için ne yapması gerektiğini bulabilecek isteğe, güce sahip olsun isterim. Tabi bu süreçte de her zaman yanında beni ve babasını bulacağının güveniyle :)

Bir şeyleri denemeye, öğrenmeye isteği, hevesi de olsun.
Kendisini bulmasında yardımcı olur böyle şeyler.
Bisiklete binsin, çiçek eksin, kurabiye yapsın, dikiş diksin, örgü örsün, başka kültürler görsün, yeni lezzetler tatsın, yeni arkadaşlıklar edinsin, müzik dinlesin, müze gezsin,  resim yapsın, müzik aleti çalsın, yeniliklere, farklılıklara açık olsun.
Ama tabi öğrendiklerini kendi süzgecinden geçirmeyi de bilsin. Kendini bulduğu şeyin peşinden gitsin, başkasının hayalinin peşinden değil.

Herkesin tek ve biricik olduğunu da bilsin.
Herkes kendi başına bir mucize.
Herkesin hikayesi kendine özel ve eşsiz.
Ela Kahyaoğulları da mucizenin kendisi, bunu hiçbir zaman unutmasın.
Çok güzel bir hikaye onu bekliyor.

Biz de seni bekliyoruz bizim biricik, özel kızımız :)



20 Ağustos 2013 Salı

Her sabah yumurta yiye yiye gıdaklıycam walla.
Artık yumurtayı farklı şekillerde tüketme yolları arar oldum.
Dün sabah da kahvaltıda krep yaptık, afiyetle yedik.
Onun içinde de yumurta var mı var, iş görür bence :)
Ben bu krep tarifini pek bir sevdim.
Şeker olmadığı için daha bir hafif bence, sabah kahvaltısında çok şekerli yemeyi sevmeyen benim gibiler için ideal.
Bulunsun arşivde diye buraya da ekleyeyim dedim :)
Bir de fotoğrafını çekseymişim hiç de fena olmazmış ama neyse artık.
 
İyi geceler herkese.
 



19 Ağustos 2013 Pazartesi

39. haftaya da girdik :)

Way be dile kolay, 38 haftayı geride bırakıp 39. haftaya girdik :)
Başlarda sanki bu son haftalar hiç gelmeyecek gibiydi.
Hiç de öyle olmuyormuş, zaman her zamanki gibi hızla akıp geçiyormuş.
Son haftalarım beklediğimden çok daha rahat geçiyor. Düşününce 6.-7. ay civarlarında şikayetlerim daha fazlaydı. Ben daha da artarak devam eder diye düşünmüştüm, ama maşallah şimdilik iyi gibiyim. Bel ağrılarım beklediğim gibi olmadı. Reflüm ve diz ağrım bile öyle çok kötü boyutlarda değil, hatta bazen "aaa bugün hiç şikayetim olmadı sanırım" diye kendi kendimi yokladığım oluyor. Maşallah diyim de tabi nolur nolmaz :)
Bunda tabi son günlerde hareketlerimi yavaşlatmamın da etkisi büyüktür eminimki.
Kendimi çok yormuyorum açıkçası.
Kimi hamilelere son günlerinde ayrı bir enerji gelirmiş de bütün evi baştan aşağı temizler, perde asarken de doğumları başlarmış ya, bende öyle şeylerden eser yok tabiki de :)
Bu ara minimum sıkıntı maksimum keyif modundayım.
Keyif derken de aslında beni rahatlatan, huzur veren şeyler yapmaya çalışıyorum.
Mesela yanıma suyumu alıyorum - bu ara mecburi olarak favori içeceğim, müzik açıyorum, ipadi de elime alıyorum, nette aylak aylak bloglar-siteler arasında geziniyorum.
Bu aralar bir de yıllardır biriktirdiğim ev dergilerinden beğendiklerimi kesip kesip bir dosya oluşturuyorum kendime. Yeni evimizin içini yaptırırken bana fikir versin diye. O yığın halindeki dergilerle de böylece vedalaşma vakti geliyor.
Arada çocuk kitapları okuyorum, bu ara elimde Tracy Hoggs'un kitabı. Altını çize çize okuyorum :)
Annem bizde kaldığında evi elden geçiyoruz, toplanacak, atılacak, verilecekleri elden geçiyoruz. Ooohh böylece üstümden de yük kalkıyor sanki. Evde bir şeyler biriktikçe benim ruhum daralıyor. Rahatlamak istediğinizde dolapları düzenleyin, atılacakları atın falan diyorlar ya, ben de bu kesinlikle işe yarıyor.

Aslında bugün artık son haftalara da girmişken kızıma hitaben bir şeyler yazmak istemiştim ama olmadı. Neyse, ilerleyen günlere kaldı artık.
Kızımızın da içeride keyfi yerinde sanırım, pek gelmeye niyeti yok gibi bugünlerde.
Bu belirsizlik de bir yandan heyecanlı, diğer taraftan stresli bir şey.
Ben plan-programı severim.
Böyle olunca her şeyi oluruna bırakman gerekiyor, bir belirsizliğe doğru bekleyişe geçiyorsun :)
Ama Savaşın her gün hissettiği heyecanı görmek hoşuma gitmiyor desem yalan olur :) Yatakta döndüğümde "iyisin di mi" diye sorması, her gün evden çıkarken "bak bir şey olursa beni hemen ara" demesi pek keyifli geliyor :))

Ben bugünler için ufak ufak programlar yapmaya devam ediyorum. Bu akşam Seloyla akşam yemeği yiyeceğiz.
Yarın gün içinde Gülayın bebeğini görmeye gideceğim. Akşam da Ercüment babamın doğum günü, onlara gideceğiz.
Çarşamba günü de annem ve ablamla kızlar günü yapacağız, bir yerde oturup uzuun bir öğle yemeği faslı yaparız.
Şimdilik en uzak iki günlük planlar, nolur nolmaz :)






17 Ağustos 2013 Cumartesi

Bebek Şekerleri . . .

Bebek şekerlerini oradan mı alsak buradan mı alsak derken, sonunda yolumuz Suluhana düştü ve orada beğendiğimiz birkaç şeyi bir araya getirip kendimiz yapmaya karar verdik.
Küçük şişeler, tıpalar ve süsler aldık.
Savaş silikonla üzerlerindeki süsleri yapıştırdı, ben de kurdelelerini bağladım.
Düşündüğümüzden kolay ve çok da eğlenceli oldu.
Son hali resimdekilerden farklı gerçi.
Ben sonrasında renkli kurdele bağlayıp üzerine bir de nazar boncuğu yapıştırmanın daha güzel olacağına karar verip, Savaşı bir kez daha masa başına oturttum.
Son hali şu an elimde yok çünkü İpek ablaya teslim ettim.
İçlerine şeker koyup hastaneye getirme görevi onun :) Sağolsun hiç üşenmeden bana yardımcı oluyor.
Bunların yanında bir de küçük kavanozlarda kurabiye siparişi verdim internetten, onları da ilerleyen günlerde teslim alacağım.
Böylece son hazırlıklar da tamam sayılır :)

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Bayramın son günü . . .

Bayramın son sabahı sandviç yaptık, yumurtalarımızı haşladık, biraz zeytin, biraz ceviz-badem-fındık, biraz da meyve koyduk kaplara, yoldan da süt ve gazete aldık, açtık Seğmenlerde sandalyelerimizi.
Pek güzel oldu.
 





Sonrasında mutfak alışverişi yaptık, eve gidince de biraz yattım dinlendim.
Kronik bir yorgunluk var bugünlerde sanki üstümde. Yaşlılar gibi diz kapaklarım ağrıyor yürürken :(
Bugün bir de doktor kontrolüne gitmemiz gerekiyordu. Doktorumuz bayram izninde olduğu için bizi Gazi Hastanesinde nöbetçi doktora yönlendirdi, bir üç saatimiz oralarda geçti. Sen misin yorgunluktan bahseden :)
Minik kızımızın keyfi yerinde, 2.640 gram olmuş. Gram gram büyüyor :)
 
Akşama kocacıım bana kıyamadı, çançun yemeği yemeye gittik :) 4-5 aydır yemiyordum herhalde, pek bir güzel geldi.
Bayramda da iki defa sinemaya gittik, ikisi de çok iyi sayılmazda (Sihirbazlar Çetesi ve Elysium). Olsun, yine de biraz sinema dopingi yapmanın bir zararı yok bence :)
 
Yarın da annem geliyor. Onu havaalanından almaya gideceğiz.
Sabahtan da yemekler yapmayı planlıyorum, ilk günden annemin gözünü korkutmayayım mutfağa hemen sokmayayım diye :)
Menümüz şehriye çorbası, zeytinyağlı taze fasulye, etli biber dolması ve kakaolu pudingli bisküvili pasta :)

8 Ağustos 2013 Perşembe

Bugün bayram . . . :)

Bugün ramazan bayramının ilk günü.
Bayramlaşmaya sabah kahvaltısı için Necla annemlerdeydik.
Keyifle kahvaltımızı yaptık, sonrasında apartmanlarının önündeki çardakta kahvelerimizi içtik.
Bu aşamada tabiki uzuuun bir telefon trafiği yaşandı. Uzakta olan büyükler olabildiğince arandı, hal hatır soruldu.
Canım anneannecimle de görüştüm. Onunla görüşmelerimizde hep bir tebessümle kapatırım telefonu, çünkü her seferinde ben istemsiz olarak "görüşürüz, bay bay"la bitiririm konuşmayı ve karşı taraftan da torununa uyum sağlamaya çalışan birinin edasıyla sevimli bir "bay bay" gelir :) hehe, bendeki bu "bay bay" da noluyorsa :)

Bayram tatili dolayısıyla da Ankara oldukça boşaldı. Herkes tatilde.
Bizse bu sene Savaşla Ankarayı bekliyoruz :)
Daha doğrusu kızımızı bekliyoruz :)
Evde zaman geçirmeyi, zamanı yavaşlatmayı seven birisi olarak pek de şikayetçi değilim bu durumdan aslında.
Zaten bugünlerde eskiye göre baya ağırlaştım. Yürürken zorlandığımı hissediyorum. Biraz da dizkapaklarım ağrıyor, o da hareketlerimi yavaşlatıyor gibi.

Yani önümüzdeki günler bolca karı-koca evde keyif yapmayla geçecek gibi. Kafamıza estiğinde de dışarı çıkıp arada gezer, sinemaya falan gider, çayır-çimen otururuz bir yerlerde.
Yani planımız, plansızlık. En sevdiğimden :)

Herkese iyi bayramlar :)

4 Ağustos 2013 Pazar

Bu Aralar Hayat . . .

37. haftaya girmiş bulunuyoruz. 
Artık izne ayrıldım. Doğum öncesi günlerin keyfini çıkarıyorum.
Bu hafta fazla bir şey anlayamadan hızlı bir şekilde geçti.
Kızımızın giysilerini onun için aldığımız özel deterjanla yıkadım. Mis gibi kokmuyor ama biz şimdiden içinde minik fındığın olduğunu hayal edip oohh mis gibi onun kokusunu içimize çekiyoruz. Minicik yaaa giysiler, o kadar sevimli ki.
Hastane çantasının diğer eksiklerini tamamlamak için de hafta içinde Lemanla biraz alışveriş yaptık. Bu arada spor salonuna gidip biraz da yürüyüş yaptık.
Birkaç haftadır yogayı boşlamış olsam da yerine yürüyüşü koymaya çalışıyorum. Her gün olmasa da haftada 4-5 gün yürüyüş yapmaya çalışıyorum.
Hastane çantasını da neredeyse hazırladım sayılır. Hastanenin verdiği listeye göre tamam sayılırım.
Sterilize edilmesi gerekecek birkaç şey var gibi, onlar için de nasılsa acelesi olmadığından annemi bekliyorum.
Annem de bayram sonrası Türkiye'de olacak, 10 Ağustos gibi. Beraber vakit geçirmeyi özledim walla. Gelsin de gezelim, keyif yapalım birlikte biraz.
İki gün önce de doktor randevumuz vardı. 
Bıdığımız 2,5 kg olmuş. Bense şimdiye kadar 14 kg aldım. 
 
Haftanın kısa bir özeti de aşağıdaki fotolarda . . . :)
 
Balkonda güzel, sağlıklı kahvaltılar yapıldı . . .


Tunalıda gezinirken mısır yenildi . . .



Kızımızın giysileri güzelce yıkandı . . .


Kızımızın eksiklikleri büyük ölçüde tamamlandı, hastane çantası hazırlandı . . . 


Kızlar tatile gitmeden bir sabah kahvaltısında buluşuldu . . .


Güzel bir Ankara manzarasına karşı güneş batırıldı . . .


Lemişko tatile çıkmadan onunla zaman geçirildi, bu arada bileklikler yapıldı . . .


Doğum öncesi saçlar kestirildi . . .


ve fotoğraflanamayan daha nice anı içinde günler böylecee akıp geçti . . . :)