19 Ağustos 2013 Pazartesi

39. haftaya da girdik :)

Way be dile kolay, 38 haftayı geride bırakıp 39. haftaya girdik :)
Başlarda sanki bu son haftalar hiç gelmeyecek gibiydi.
Hiç de öyle olmuyormuş, zaman her zamanki gibi hızla akıp geçiyormuş.
Son haftalarım beklediğimden çok daha rahat geçiyor. Düşününce 6.-7. ay civarlarında şikayetlerim daha fazlaydı. Ben daha da artarak devam eder diye düşünmüştüm, ama maşallah şimdilik iyi gibiyim. Bel ağrılarım beklediğim gibi olmadı. Reflüm ve diz ağrım bile öyle çok kötü boyutlarda değil, hatta bazen "aaa bugün hiç şikayetim olmadı sanırım" diye kendi kendimi yokladığım oluyor. Maşallah diyim de tabi nolur nolmaz :)
Bunda tabi son günlerde hareketlerimi yavaşlatmamın da etkisi büyüktür eminimki.
Kendimi çok yormuyorum açıkçası.
Kimi hamilelere son günlerinde ayrı bir enerji gelirmiş de bütün evi baştan aşağı temizler, perde asarken de doğumları başlarmış ya, bende öyle şeylerden eser yok tabiki de :)
Bu ara minimum sıkıntı maksimum keyif modundayım.
Keyif derken de aslında beni rahatlatan, huzur veren şeyler yapmaya çalışıyorum.
Mesela yanıma suyumu alıyorum - bu ara mecburi olarak favori içeceğim, müzik açıyorum, ipadi de elime alıyorum, nette aylak aylak bloglar-siteler arasında geziniyorum.
Bu aralar bir de yıllardır biriktirdiğim ev dergilerinden beğendiklerimi kesip kesip bir dosya oluşturuyorum kendime. Yeni evimizin içini yaptırırken bana fikir versin diye. O yığın halindeki dergilerle de böylece vedalaşma vakti geliyor.
Arada çocuk kitapları okuyorum, bu ara elimde Tracy Hoggs'un kitabı. Altını çize çize okuyorum :)
Annem bizde kaldığında evi elden geçiyoruz, toplanacak, atılacak, verilecekleri elden geçiyoruz. Ooohh böylece üstümden de yük kalkıyor sanki. Evde bir şeyler biriktikçe benim ruhum daralıyor. Rahatlamak istediğinizde dolapları düzenleyin, atılacakları atın falan diyorlar ya, ben de bu kesinlikle işe yarıyor.

Aslında bugün artık son haftalara da girmişken kızıma hitaben bir şeyler yazmak istemiştim ama olmadı. Neyse, ilerleyen günlere kaldı artık.
Kızımızın da içeride keyfi yerinde sanırım, pek gelmeye niyeti yok gibi bugünlerde.
Bu belirsizlik de bir yandan heyecanlı, diğer taraftan stresli bir şey.
Ben plan-programı severim.
Böyle olunca her şeyi oluruna bırakman gerekiyor, bir belirsizliğe doğru bekleyişe geçiyorsun :)
Ama Savaşın her gün hissettiği heyecanı görmek hoşuma gitmiyor desem yalan olur :) Yatakta döndüğümde "iyisin di mi" diye sorması, her gün evden çıkarken "bak bir şey olursa beni hemen ara" demesi pek keyifli geliyor :))

Ben bugünler için ufak ufak programlar yapmaya devam ediyorum. Bu akşam Seloyla akşam yemeği yiyeceğiz.
Yarın gün içinde Gülayın bebeğini görmeye gideceğim. Akşam da Ercüment babamın doğum günü, onlara gideceğiz.
Çarşamba günü de annem ve ablamla kızlar günü yapacağız, bir yerde oturup uzuun bir öğle yemeği faslı yaparız.
Şimdilik en uzak iki günlük planlar, nolur nolmaz :)






2 yorum:

  1. Savaş'la ilgili söylediklerin çok hoşuma gitti... Napsın heyecandan :) Sen de keyfini çıkar işte, en güzeli. Öpüyorum miniğim, çok çok

    YanıtlaSil
  2. Evet kuzucum bence de en güzeli keyfini çıkarmak ;)) ben de seni çooook öpüyorum, özledim seni pinocuuumm :)

    YanıtlaSil