25 Şubat 2015 Çarşamba

Yeni bir yıldan merhaba




2015'e girdik, girmekle de kalmadık 2. ayını bitirdik bile.
Allahım bu günlerin, haftaların, ayların su gibi akması sorunsalı ne olacak, biri zamanı durdursun inecek var :)
İşe başlayalı neredeyse 2 ay oldu.
Düşündüğüm kadar travmatik olmadı bu süreç.
Ela sabahları beni aşırı bir hevesle olmasa da yine de el sallayarak uğurluyor, akşamları geldiğimdeyse bi heyecan ve telaşla ayakkabılarımı ve montumu çıkarmamı istiyor bir de üstüne terliklerimi getiriyor :)
Sabah genelde 7 gibi ayaktayız Elayla.
Önce gece boyunca şişen bezler ve pijamalarımız çıkıyor, sonrasındaysa Eloşun kahvaltı faslı başlıyor.
Ben üstümü giyinip makyajımı yaparken ayağımın altında bi yerlerde geziniyor, makyaj eşyalarımı karıştırıyor, dolapları açıyor kapatıyor. Sonraysa 30-40 dakikalık bi vaktimiz oluyor beraber oynacağımız. Benim evden çıkmam ise bir bayrak yarışı şeklinde tam ben kapıda hazır beklerken Fatma hanımın asansörden inip Elayı teslim almasıyla gerçekleşiyor.
Akşamsa tam tersi yönde bi bayrak teslimiyle minik kuzuma kavuşuyorum. Akşam yemeği, oynama derken Ela için uyku vakti, anne-baba için dinlenme vakti şeklinde günü tamamlıyoruz.

Ela artık bebeklikten çocukluğa adım attı atıyor.
Yürümesi her şeyi çok daha kolaylaştırdı bence hem kendi hem bizim için.
Konuşmaya tek tek kelimelerle başladı bile.
İşaret parmağı hala en aktif olarak kullanılan parmağımız :)
Hele bi de önceleri bana o şirin parmağıyla oturacağım yeri gösterip "kooyy" demiyor muydu yiyesim geliyordu o parmağı. Ha otur ha koy zaten, düşününce ikisi de aynı kapıya çıkıyor :)
Bi görevler verilmesine bayılıyor bu aralar.
Bu görevler çöpe atma olsun, getir-götür olsun hiç fark etmiyor.
Hızlı hızlı yarı koşar halde yürüyor genelde benim fındığım evin içinde.
Onun o heyecanını, o gözlerinin parıl parıl parlamasını öyle seviyorumki. Gözlerinin taa en derinine bakıyorum bana da geçsin o çocuk heyecanı, ben de onunla birlikte yaşayabileyim o heyecanı diye.
Yemek masasının etrafında bi aşağıdan bi yukarıdan bakınarak kovalamaca oynamaya bayılıyoruz bu ara.
Ya da bi şeylerin arkasına saklanmaya.
Oyuncaklarla bildiğin oyunlar kurmaya başladık.
Sabah ayıcıklarımıza kahvaltı yaptırıyoruz şirin mi şirin bardak tabak setlerimizle.
Oyuncakları konuşturuyoruz, ordan oraya hoplatıyoruz.
"Hav"lara bayılıyor, camdan "hav"ları gözetliyoruz kimi zaman.
"Düt düt"lerin arkasından el sallamayı hiç ihmal etmiyor.
Bu aralar bir de evdeki bi kitaptan şirin mi şirin bi hareket öğrendi, eliyle ağzını kapatıp "aaaa" diye bi şaşırma hareketi yapıyorki yiyesim geliyor.
Bir de bu aralar ver ıslak mendili eline bildiğin dakikalarca oyalanıp duruyor. Bir orayı siliyor bir burayı siliyor, katlanınca açmaya çalışıyor, oynuyor da oynuyor. Ne buluyor bilmiyorum ama bayılıyor.

Artık istekleri talepleri çok daha net.
Ela doğduğundan beri öyleydi gerçi, istekleri konusunda net olan ve bunu açıkça belli eden bir yapısı var.
Bir şeyi yapmak ya da ona bir şeyin yapılmasını istemiyor mu, bunu açıkça yüzünde, vücut dilinde görmek mümkün oluyor.
Kandırmak ise hiç mümkün olmuyor.
Kendi ihtiyaçlarına sahip çıkması güzel bi şey bence ama bu durum beni kimi zaman zorlamıyor da değil.
Daha tam konuşamadığı için ne istediğini anlayamadığım zamanlar çok oluyor. O zamanlarda ısrarla anlatmaya çalışıyor, biraz kızıyor kaşlar çatılıyor.
Aslında bir kelimeden bir parağraf yazma kabiliyetim çok gelişti ama işte insanlık hali oluyor bazen anlayamadığım zamanlar :) (çocuk doktorumuz bebek bir kelime söyler anne o kelimeyle ilgili bir parağraflık sonuç çıkarabilir diye çok dalga geçiyor da, ne kadar da doğru)

Ve haftaya 5 Mart 2015'te ben 31 yaşına basarken Ela da olacak 1,5 yaşında.
Benim yaşgünlerim Elanın buçuklu yaş dönümlerine geliyor ne kadar da anlamlı :)))
Nasılsa ilerleyen yıllarda pasta mumlarını üflemeye bayılan bir fındık olacak kendisi.
Bahanesi de böylece hazır :)