5 Mayıs 2014 Pazartesi

8. ayımız

Bugün 8. ayımız :)
8. ayımıza Tebrizde girdik.
Vay be ne kadar da büyüdü bizim minik fındık.
Ben de 8 aylık bebeği olan bir anneyim.
Bir "vay be" de bana, ne kadar da büyüdüm ben :)




Büyüdükçe güzellikleri artıyor bence bebeklerin.


Gerçi taleplerinin arttığı da bir gerçek.
Böyle olunca da daha çok görev düşüyor anne-babalara.




Oldukça hareketli bir bebek Ela.
Henüz emeklemeye başlamadıysa da otururken etrafından dönüyor, sert bir zeminse poposunun üzerinde ilerliyor.
Öne doğru elleri üzerinde temkinli hamleler de yapıyor bu aralar.
Herhalde yakındır emeklemesi diye düşünüyorum.
Yere bıraktığımızda oyuncaklarıyla biraz oyalandıktan sonra canı sıkılmaya başlıyor.
Emeklemek-yürümek bu açıdan iyi gelecek biliyorum.
Ama tabi peşinde koşturmak bana ne kadar iyi gelecek göreceğiz :)
Herkes bunlar iyi zamanların, hele bir ayaklansın da gör diyor gözümü korkutuyor :)
Ama ben zorlukları kadar güzelliklerinin de artacağını bilecek kadar tecrübeli bir anneyim artık.
Her dönemim zorluğu ayrı, güzelliği ise apayrı.




Tam yemelik kıvamda şu an.
Anneannesi-dedesi resmen bayılıyorlar.
Bütün gülücüklerini onlara atıyor Ela.
Sevilmenin keyfini sonuna kadar sürüyor.


Yabancılama aylarına girdiği için artık Ela kuzusu yabancılara karşı daha temkinli.
Hele amcalarla aramız bu ara pek iyi değil.
Gerçi gününe göre çok değişiyor.
Bir gün yabancı birisinin kucağında gülücükler atarken başka bir gün dudakları büzüp ağlamaya başlıyor.


Son gaz ek gıdaya devam.
Ela sevdiği şeylere ağzını açan beğenmediğindeyse kapatan bir bebek.
Tam bir gurme anlayacağınız :)
Bense bu besleme kısmından pek hazzetmiyorum açıkçası.
Her gün ne yedirsem diye düşünmek bir dert, birini 3 öğün beslemeye çalışmak ayrı dert.
Olabildiğince bu konuda kendimi rahat bırakmaya çalışıyorum.
Yemediğinde ısrarcı olma diye kendime telkinde bulunuyorum.
Yemeklerindeyse doktorumuzun tavsiyesiyle bizim yemeklerimize geçtik sayılır.
Yediklerimize tuz koymuyoruz, salça falan da atmamaya çalışıyoruz.
1 yaşından itibaren çoğu şey serbest olduğunda çok daha rahat olacak diye düşünüyorum.
Yemekleri ellemesi, kendi ağzına götürmesi için elimden geldiğince teşvik etmeye çalışıyorum.
Ama tabi kendi kendine yeme faslına daha var gibi.
Yemek konusunda bağımsızlaştıkça Ela da ben de daha mutlu olacağız eminim :)


Alt 2 dişten sonra şimdi hala beklemedeyiz.
Sürekli bir kaşınma hali var.
Bakalım ne zaman diğer dişlerimiz gelecek.
Biz bu iki dişle çok memnunuz gerçi.
Rende gibi kullanarak salatalık, havuç her şeyi yiyoruz :)
Bulduğumuz ipleri ise bu dişlere takmaya ve ipe asılmaya bayılıyoruz.
Bazen tutup çekecek dişlerini diye korkuyorum :)


Her gün babamızla skypetan görüşüyoruz.
Ela görüntüye çok anlam veremese de sese genelde tepki veriyor.
Eller ayaklar heyecanla oynamaya başlıyor.
Babası ise kızını çok çok özlüyor, resmen gün sayıyor.
Birkaç saatlik ayrılıklar bana iyi gelse de böyle uzun bir ayrılığı şu an düşünemiyorum.
Büyüdükçe birkaç günlük kaçamaklar yavaş yavaş yapmaya başlarız ama şimdilik emzirmeye devam ettiğimden daha benim minik yapışık ikizim kendisi :)


İnsan bir kere "anne" oldu mu "annelik" rolü hayatının o kadar büyük bir bölümünü kaplamaya başlıyor ki fark etmeden.
Ama elimden geldiğince hayattaki diğer rollerime, kendime zaman ayırmaya çalışıyorum.
Unutursam kendime hatırlatıyorum.
Önce anne mutlu olacak ki çocuğunu mutlu edebilsin ama di mi :)
Neyse Ankaraya dönünce şöyle bir kuaföre gideyim kendimi bakıma alayım, sonrasında biraz mağazalara bakınayım, bir dergi/kitap eşliğinde kahve içeyim, bir de üstüne Savaşla bir akşam bir yerde bir şeyler yiyip içelim ve musmutluuu bir anne olayım :)


Daldan dala oldu biraz ama kısa bir özet yaptım kendimce.
İyiki doğdun Elacıım, biriciğim.
Allah sana sağlıklı, sıhhatli, güzel bir ömür versin inşallah.
Birlikte neşeli, keyifli, sevgi dolu daha nice aylarımız, yıllarımız olsun minik kızım.

Birkaç da fotoğraf eklemek lazım . . .

Eskiden fotograf cekmek ne kıymetliydi.
Dijital fotoğraf yoktu.
Fotoğraf makinesiyle ölçe biçe fotoğraflar çeker, film bitince tab ettirmek için verir sonra da heyecanla beklerdik nasıl fotoğraflar çıkacağını.
Şimdiyse durum çok farklı. 
Tek bir anın onlarca fotoğrafını çekebiliyoruz. Beğendiklerimizi seçiyor, beğenmediklerimizi tek tuşla silebiliyoruz.
Ben memnunum açıkçası bu durumdan.
Dijital hayatı sevdim ben.
Artık her anı görüntüleme şansımız var, her şey fotoğraflarda anı olarak saklanabiliyor.
Fotoğrafların basılı olmaması ise kötü tarafı bence. 
Fotoğrafları hele bir de bilgisayarda düzenli bir şekilde arşivlemezsen elinde yüzlerce fotoğraf oluyor ne zaman nerede çekildiğini tam olarak bilmediğin.

Neyse, aslında amacım sadece birkaç fotoğraf yüklemek.
Telefonla çektiğimiz yüzlerce fotoğraftan sadece birkaçını seçip ekledim.
Biraz da rastgele seçtim kısıtlı zamanda. 
Birazdan Ela uyanınca ev gezmesine gidiyoruz.
Buradaki Türk kadınlar toplanıyoruz.
Bize iyi gezmeler, herkese de iyi haftalar!

Iğdırdan Tebrize araba yolculuğumuzda karşımızda beliren görkemli Ağrı Dağı manzarası

El Goli Parkı yakınlarında bir restoran

Ayni yerde bir aile fotosu, babanın bıyıklara dikkat

El Goli Parkı

Reyhan Restoran

Laleh Parktaki Sultan Restoran, kapandık anne-kız

Kandoovan gezimiz

Aynalı Daga Tebriz manzarası görmeye çıktık. Birileri de tam salatalık canavarı.
Veee annenin yoğun ısrarları sonucu babanın bıyıkları gitti :)

Barış!

Tebriz selfiesi

Ooooh mis Gibi. Simdi de ekmeğe yumulmuş birileri.

Anne-Kızın Tebriz halleri

İğdeli Park
Dedeyi ziyarete geldik

Dedenin makamına da kurulduk

1 Mayıs 2014 Perşembe

Tebrizden kocamaaan selamlaar

Anneannemize, dedemize kavuştuk.
12 gündür Tebrizdeyiz.
Babamızı Ankaraya geri yolcu ettik.
Bizim dönüşümüz herhalde 2-3 haftayı bulur.




Uçak yolculuğumuz oldukça sorunsuz geçti. Ela kuzusu benim kucağımda bir şeylerle oyalandı. İnmemize çok az kala keyfi biraz kaçtı, inince rahatladı.
Bir gece Iğdırda kaldık, sonrasındaysa Doğu Bayazıt üstünden Tebrize geçiş yaptık.
Iğdırı ben İç Anadolu illerine benzettim. Fazlaca görecek bir şey olmamasına rağmen sokaklarda rahatça gezebileceğin, cafelerde oturup bir şeyler içebileceğin bir ortam vardı.
Doğu Bayazıtta ise İshak Paşa Sarayını ziyaret ettik, ben çok beğendim.
Yolumuz üzerinde beliren Ağrı Dağını görmek ise gerçekten etkileyiciydi. Bütün görkemiyle birkaç kilometre boyunca bize eşlik eden büyük Ağrı ve küçük Ağrı bizi çok büyüledi.




Tebrizdeyse günlerimiz biraz gezmeyle biraz evde zaman geçirmeyle geçiyor.
Çocukla oteldense evde olmak çok daha rahat sanki.
Biz gelmeden Elanın park yatağı, araba koltuğu kargoyla geldi. Bizim küçük prenses gelmeden ortam ona uygun hale getirildi yani :)
Cuma günü Nahçivana gideceğiz günübirlik.
Dönüşümüzü ise Van üzerinden yapmayı planlıyoruz.
Buralara kadar gelmişken birkaç yer görmek lazım.
Gerçi İranın güzel şehirlerinden Tahran, İsrafan, Şiraz gibi şehirler Tebrize oldukça uzak.
Babamın izni olmadığından, Elayla da hareket kabiliyetimiz kısıtlı olduğundan oraları şu an için görme şansımız yok gibi.
Burada çektiğimiz fotoğraflardan yüklemeye çalıştım ama olmadı. Daha sonra tekrar denerim artık.
Yazmışken hemen yükleyeyim bari, malum güncelleme sıklığım çok azaldı :)