17 Mart 2013 Pazar

Viyana Dönüşü

Bir haftalık Viyana gezimiz sona erdi ve her zaman olduğu gibi evimize bir hasretle döndük. Tatil ne kadar güzel geçmiş olursa olsun insanın evi gibisi yok bence. Eee boşuna "home sweet home" dememişler :) Viyana'yı pek sevdim ben, hem de son üç gün yüzümüze adeta çarpan soğuğuğuna rağmen. Ama gezdiğim yerlerin yazın daha da güzel olacağını düşünmeden de edemedim. Yıllar sonra belki bir yaz zamanı tekrar yolumuz düşer buralara, kim bilir.

Viyana gezisi benim için oldukça kompakttı - eğitim için gittiğimden gezmek için fazla vaktim yoktu. Bir tam, iki yarım gün ve akşamlara, Innere Stadt bölgesinde - ki burası şehrin merkezi oluyor ve aslında çoğu gezilecek yer bu bölgede - birkaç defa yapılan şehir turunun haricinde, daha detaylı olarak bir kilise (Stephansdom), bir saray (Schönbrunn), bir müze (Kunsthistorisches) ziyareti, Mozartın evine gezi (Mozarthaus), bir klasik müzik dinletisi (Vienna Walzer Concerts) ve bir bale gösterisi (Staatsoper) sığdırabildim. Eşim Savaş tabi ben eğitimdeyken benden çok daha fazla gezme imkanı buldu. Unutmadan, şehir rehberinde görüp de merak ettiğimiz için biraz yol kat edip gittiğimiz Hundertwasser Haus de oldukça şirindi bence. Ciddiyetin içinde bir anda renkli bir mola gibi. Dalgalı dış cepheli, parlak boyalı kiremitler ve seramiklerle süslü, insanların yaşadığı bir bina aslında burası. Bana Gaudi'nin eserlerini anımsattı. Gaudi'yi sevdiğimden belki burası da hoşuma gitti. E tabi bir de Viyana schnitzeli yemeden Viyana ziyaretimiz tam olmazdı herhalde (Figlmüller), gerçi fazlaca sevdiğimi söyleyemeyeceğim; yemesem aramam yani. Sachertorte diye bir tatlıları var ama, bu işte bence oldukça lezzetliydi. Yani uzun lafın kısası, Viyana bence görsel ve kültürel olarak oldukça doyurucu bir şehirdi, sevdim :) 

Veee iki gün sonra doktorla randevumuz var :) Çok heyecanlıyız. 16. hafta bitti ve bu sefer büyük ihtimalle cinsiyeti öğreneceğiz. Her ne kadar bebeğimizin cinsiyeti bizim için hiç fark etmiyorsa de, ki bunu gerçekten içimden gelerek söylüyorum, cinsiyetin belli olması bebeğimizin bir adım daha bize yakınlaşmasını sağlayacak sanki. Gerçi zaten her zaman yakınız, içimde bir parça o :) yerim ben onu dememe bile gerek yok, içimde zaten :) 

Viyana'da da çok uyumluyduk bebeğimle, galiba o da benim gibi gezmeyi sevecek :) Zaten bebek beklediğimizi öğrendiğimiz günün ertesi günü uçağa atlayıp haftasonu için Adana'ya gittiğimizde ona başka bir şans bırakmadık galiba! Şimdiden Savaş'la burada gördüklerimizi analiz edip, bebekle en rahat nasıl gezilir diye düşünmeye başladık bile :) İllaki şehir dışında gezmekten bahsetmiyorum gerçi, şehir içinde de rahat gezecek ekipmanlara sahip olmak anne babalar için büyük rahatlık bence (mesela, bebek arabalarında kış ayları için  geniş bir cebe benzeyen bir aparat var çocukları soğuktan korumak için, bence oldukça faydalı). Neyse, daha erken bunları düşünmek için :)

Fotoğraflar da Viyana'da bir oyuncakçının vitrininden. Özellikle tavşanlar gerçekten çok tatlı görünüyordu: yaratıcı bir vitrin tasarımı. Oldum olası oyuncakçıları sevmişimdir zaten. Bu arada, blogda paylaştığım fotoğrafların hepsinin kendi çektiğim fotoğraflar olmasını istiyorum, öyle de planlıyoum. Etraftan toplama güzel fotoğrafların kullandığı blogları çok da özgün bulmuyorum açıkçası. Göze hitap etse de ruha tam hitap etmiyor bence. Şimdilik i-phone fotoğraflarının üzerine camera + applicationını kullanarak çeşitli oynamalar yapıyorum. Ama tabiki nihai amacım güzel bir fotoğraf makinesi alarak doğru düzgün fotoğraflar paylaşmak. Zaten kısa vadede alınacaklar listemizde bir adet video kamera ve bir adet fotoğraf makinesi yer alıyor. Savaşın önceliği video kamera, benimki fotoğraf makinesi; bakalım hangimiz bir diğerini ikna edecek :)

Sevgilerle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder